Her dört sene de bir gerçekleşen güzel bir şölendir Dünya Kupası. Dünyadaki tüm futbol severler dört gözle bekler mayıs sonu haziran başını. Bende bu grubun içinde mütevazı bir yer teşkil ediyorum.
Bu sene de aynı beklentilerle haziran ayına geldik. Kupa başladı. Fakat sanki bir lanet dolaşıyor kupanın üzerinde. Başlamadan önceki bir ay içinde yıldız futbolcuların birbirleriyle yarışırcasına sakatlanması ile başladı her şey. Dünya Kupasını zevkli ve izlenir kılan birçok yıldız Güney Afrika da yoklar. Açıkçası Afrika kıtasında yapılacak ilk dünya kupası olması sebebiyle bu kıtadan korkan yıldızlar mazeret mi uyduruyorlar sorusu gelmedi değil akılıma. Daha sonra esas can sıkıcı kısım olan Vuvuzela ortaya çıktı. FİFA maalesef bu saçma sapan ne olduğu belirsiz alete izin verdi. Maçlar başladı evlerimiz arı vızıltıları ile doldu. Şua ana kadar hiçbir maçı 90 dakika izletmedi bana bu alet.
Ardından Kupanın resmi topu olan Adidas Jabulani tartışma konusu oldu. Özellikle İngiltere kalecisi Grenn’in yediği hatalı golden sonra topun eksenin de bir sapma olduğundan topun balondan farksız olduğuna kadar birçok yorum getirildi. Topa suç bulmak kolaydı ama benim takip ettiğim kadarıyla kupa öncesi İngiltere takımının en zayıf yerinin kalesi olduğu konuşuluyordu. Yorum size kalmış.
Bir diğer sorun ise seyirci azlığı gibi görünüyor. Bazı maçlarda bilet satılmasına rağmen seyircilerin maça gelmemesi veya gelememesi. Ve yeteri sayıda bilet satılamaması. Bence gelir seviyesi düşük olması ev sahibi seyircilerin, güvenlik sorunu ise dış ülkelerden gelen seyircilerin sayısını azaltmıştı. Ülkenin %50 sinin yoksulluk sınırının altında olması zaten satılmayan biletleri açıklar sanırım. Güney Afrika da insanlar o kadar kötü şartlarda yaşıyorlar ki insanların barındıkları barakaları görseniz, Türkiye deki gecekondular saray yavrusu olarak tabir edebiliriz. Son yapılan 5 kupa dünyanın geri kalanına göre gelir seviyesi yüksek ülkelerde düzenlenmişti.
Bu şartlar Güney Afrika’nın iç sorunları ama benim özellikle canımı sıkan ve takip etmemi zorlaştıran sorun Vuvuzeladır. Şu ana kadar tribün şovu olarak bir çok enstrüman gördük ve hepsi bize güzel tınılar olarak döndüler ama bu Vuvuzela denen yerel enstrüman tamamıyla ses kirliliği yaparak seyir zevkini kötü yönde etkiliyor. Ben en çok merak ettiğim bu aletin (enstrüman demek istemiyorum) bütün kupa boyunca statlarda vızıldamaya devam edecek mi? İkincisi ise kupayı sabote eden bu aletin ekran başındaki seyircilerin sayısını kaç kat aşağıya indirdiğidir. Ulusal değerlere saygımız her zaman vardır fakat bu değerler diğer insanları aşırı derece de rahatsız ediyorsa bu büyük bir sorundur. Aralıksız şekilde yapılan bu işkence tribündeki insanları ve sahadaki futbolcuları nasıl etkilediğini çok merak ediyorum. Daha da kötüsü bu alet yasaklanmasa ilerde bizim statlarımızda da aynı işkencenin devam etmesi. Bence futbol severler olarak bu alete karşı tavrımızı göstermemiz gerekiyor.
Zevksiz futbola ise ne yapılacağını bilemiyorum açıkçası. Bu yazımı yazdığım zamana kadar oynanan 13 maçta sadece Almanya- Avustralya maçında 2 gol üzerine çıkıldı. Sayılarla seyir zevkinin iyi ya da kötü olduğunu saptayamayabiliriz. Ama çevremdeki insanlar ve takip ettiğim görsel ve yazılı medya da aynı görüş hâkim. Bir türlü istenilen hareketli futbol oynanmıyor. Umarım bu kötü futbol ilk maçların verdiği stresten kaynaklanıyordur.
Bu olumsuzlukların ardından bir de komplo teorisi beliriyor kafamda açıkçası. FİFA bundan sonraki Dünya Kupasına aday olacak gelir seviyesi düşük ülkelere bir engel teşkil etmek için bir kupayı hiçe mi sayıyor. Bakın bu kupayı sizin gibi bir gelir seviyesi düşük ülke yaptı ama seyirci oranları çok düştü onun için adaylıktan vazgeçin demeye mi getirecekler ilerde. Çünkü bu kupa başarılı geçerse Güney Afrika gibi gelir durumu düşük birçok ülke başvurmaya başlayacaktır FİFA’ya ve belli bir baskı oluşacaktır. Bilmiyorum benim şu anki durum karşısında yaptığım farazi bir komplo teorisi olabilir ama aklıma düşmedi değil.
Kupanın logosundaki futbolcu silueti umarım ayağı kayan bir futbolcunun değil de röveşata çeken futbolcu olarak kalır. Bir dahaki yazımda tüm yazdıklarım olumlu yolda değişir ve yazım ama bazı düşüncelerde hatalıymışım derim. Tabi Vuvuzela hakkında düşüncemin değişmeyeceği kesin.
Vuvuzelasız seyirler diliyorum…
Güzel bir yazı. FİFA'nın Afrika'yı örnek gösterip bir daha gelir seviyesi düşük ülkelere adaylık vermemesi fikri ilginç bence. Ve hiç mantıksız da değil. Başka türlü birilerini kırmadan nasıl hayır diyebilirler ki?
YanıtlaSil