28 Şubat 2011 Pazartesi

And The Oscar Goes To Natalie

Onu ilk tanıdığımız da ufacık bir kız çocuğuydu. Şimdi karnı burnunda bir anne. Leon' un küçük Mathilda' sı bu gün itibariyle Oscar' lı oyuncu statüsünde. (Unutmadan Allah bir avazda kurtarsın.)

OSCAR ÖDÜLLERİ


En İyi Film:
The King' s Speech
En İyi Yönetmen: Tom Hooper (The King' s Speech)
En İyi Kadın Oyuncu:
Natalie Portman (Black Swan)
En İyi Erkek Oyuncu:
Colin Firth (The King' s Speech)
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu:
Melissa Leo (The Fighter)
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Christian Bale (The Fighter)
En İyi Uyarlama Senaryo:
Aaron Sorkin (The Social Network)
En İyi Orijinal Senaryo:
David Seidler (The King's Speech)
En İyi Yabancı Film:
In a Better World (Danimarka)
En İyi Görüntü Yönetimi:
Wally Pfister (Inception)
En İyi Sanat Yönetmeni: Robert Stromberg, Karen O'Hara (Alice in Wonderland)
En İyi Animasyon: Toy Story 3
En İyi Belgesel: Inside Job
En İyi Animasyon (Kısa Metraj):
The Lost Thing
En İyi Belgesel (Kısa):
Strangers No More
En İyi Kısa Film:
God of Love
En İyi Müzik:
Trent Reznor ve Atticus Ross (The Social Network)
En İyi Şarkı:
Randy Newman - If I Rise (127 Hours)
En İyi Görsel Efekt:
Paul Franklin, Chris Corbould, Andrew Lockley ve Peter Bebb (Inception)
En İyi Kurgu: Angus Wall ve Kirk Baxter (The Social Network)
En İyi Ses Miksajı:
Lora Hirschberg, Gary A. Rizzo ve Ed Novick (Inception)
En İyi Ses Montajı:
Richard King (Inception)
En İyi Makyaj:
Rick Baker ve Dave Elsey (The Wolfman)
En İyi Kostüm:
Colleen Atwood (Alice in Wonderland)

24 Şubat 2011 Perşembe

Hakemi Aldatmanın Böylesi


Elini veren kolunu kaptırıyor!
Yükleyen EurosportTurkiye. - Daha fazla spor videosu.

Arkadaş çirkeflikte sınır tanımıyor. Bu kadarı da pes doğrusu.

22 Şubat 2011 Salı

The Black Mamba (Daha Kaliteli Görüntü)



Bir önceki paylaşımımdan görüntü olarak daha iyisini buldum dailymotion da. Eskisini silmek istemedim. Bu reklam filmi için iki paylaşıma değer :)))

The Black Mamba

Robert Rodriguez'in yönetmenliğini üstlendiği ve oynadığı sinema filmi tadındaki yeni Nike reklamı The Black Mamba yayınlandı. Kobe Bryant' ın baş rolünü oynadığı reklam filmi (kısa film de denebilir) cumartesi günü dünya prömiyeri gerçekleşti. Film de bir çok ünlü isimde rol almış. NtvSpor türkçe altyazı eklediği videoyu keyifle izleyeceğinize eminim.

21 Şubat 2011 Pazartesi

Marko Milic & Blake Griffin

Blake Griffin bu haftasonu gerçekleşen tarihin en renkli NBA All Star Haftasonu Smaç yarışmasında arabanın üstünden gerçekleştirdiği smaç ile yarışmayı kazandı. Fakat bunu seneler önce Fenerbahçe'de de oynayan Marko Milic gerçekleştirmişti.



2011 All Star Smaç yarışması Blake Griffin



Yıl 1995 Marko Milic

17 Şubat 2011 Perşembe

A Message From All Crawley


Bu gün işe doğru giderken takip ettiğim bloglara bakıyordum cep telefonumdan. Beğendiğim ve takip ettiğim bloglardan Flying Dutchman da bir başlık gördüm. Öküz, Bildiğin Öküz başlıklı yazısında hafta sonu oynanacak olan Manchester United - Crawnley Town maçı için Crawnley Town taraftarının hazırladığı bir klip paylaşmış.

Klipte oynayan taraftarlardan biri eliyle düşen uçak hareketi yapıyor. Bu da 1958 yıllında Manchester United takımının Münih te geçirdiği uçak kazasına hakaret olarak algılanıyor. Detaya girmeyeceğim siz başlığı tıklayıp okuyabilirsiniz.

Hemen internet te araştırma yaptım ve klibin yenilenmiş versiyonunu buldum. Tatsız olayı bir yana koyarsak çok hoş bir klip olmuş. Ayrıca şarkı ve sözler de güzel. Mike Dobie eşliğindeki orkestra ve taraftarlar FA Cup için ne kadar umutlu olduklarını göstermişler.

Manchester United - Crawnley Town maçı 19.02.2011 Cumartesi Türkiye saati ile 19.15 oynanacak. NTV Spordan canlı yayınlayacak maçı merakla bekliyorum.

A Message From All Crawley


Guess who's in the fifth round? (Ah Ah Ah)
The mighty Crawley Town (Ah Ah Ah)
We will cange the future, it's David... Goliath stand down
Rooney, a message to you Rooney
We' re going to Wembley!

Tubbsy's tearing around (Ah Ah Ah)
Evo's bouncing around (Ah Ah Ah)
Sergio is our future, he's running rings all around (Ah...)
Fergie, a message to you Fergie
We' re going to Wembley!

A message to you Derby
It's fawlty for you torquay
We' re going to Wembley!
Oh Oh It's a message from all Crawley
Oh Oh It's a message to you Rooney
Oh Oh It's a message from all Crawley





Efsane 48 Yaşında


17 Şubat 1963 ne güzel bir gündür. Majesteleri Michael (AIR) Jordan' nın dünyamıza gözlerini açtığı gün. Yaşı 90'lı yılların gençleri onu canlı olarak seyretiler. Bu şansı yakalayanlar arasında olduğumdan kendimi çok şanslı hisediyorum.

İyi ki doğdun M.J.



http://www.youtube.com/watch?v=8EHINX8fm64

10 Şubat 2011 Perşembe

SİNESPOR ( BEND IT LIKE BECKHAM )

Uzun zamandır bir şeyler yazma konusunda isteksizim. İş yoğunluğu, şahsi sıkıntılar derken bir aydır tek bir kelime yazmamışım blog’ a. Sinespor bölümüne verdiğim ara daha da fazla olmuş. İki haftada bir yazmayı düşündüğüm spor konulu film yazılarımdan oluşuyordu Sinespor. İki haftada bir olmasa da belli aralıklarla devam ettirmeyi düşünüyorum.

Geçen aylarda İngiltere de yaşanan bayan hakem krizi ve iki erkek spikerin başına gelenler malum. (Detay) Cinsel ayrımcılıktan dolayı iki spikerin de işlerine son verilmişti. Şimdi buradan yola çıkarak bayanların futboldaki konumları ile ilgili bir filmi tanıtmak istiyorum.


BEND IT LIKE BECKHAM

Tür: Komedi, Dram, Spor, Romantik
Yönetmen: Gurinder Chadha
Gösterim tarihi: 2002
Senaryo: Gurinder Chadha, Guljit Bindra, Paul Mayeda Berges
Yapım: 2002 İngiltere, Almanya, ABD - 112 dak.

Jesminder 'Jess' Kaur Bhamra (Parminder Nagra) futbol ve David Beckham hayranı bir genç kızdır. Jess’ in bir başka özelliği de Hint asılı bir İngiliz olmasıdır. Hint kültürüne bağlılıklarını kaybetmemiş bir ailenin ikinci kızıdır. İngiltere de yaşamalarına rağmen kendi içlerine kapanmayı seçmişlerdir. Hintlilerin çoğunlukta olduğu bir mahallede kendi gibi insanlarla yaşamaktadırlar.

Parklarda erkeklerle top oynayan Jess’ in en yakın arkadaşı Tony (Ameet Chana) dir. Ailesi ve yakınları Tony ile yakıştırmakta ve sevgili olduklarını düşünmektedirler. Oysa sıkı dostluklarının ötesine geçmemektedir arkadaşlıkları. Kendi gibi futbol düşkünü olan Juliette 'Jules' Paxton (Keira Knightley) Jess’ in top oynadığı parkta koşular yapmaktadır. Bu koşuların birinde Jess’ i fark eder ve onunla tanışır. Futbola olan yeteneğinden dolayı kendi oynadığı bayan futbol takımının antrenmanlarına davet eder.

Takımın antrenmanına gitmekte tereddüt eden Jess ailesinin baskısından korkmaktadır. Onlara göre futbol İngilizlere ve erkeklere ait bir oyundur. Kendileri bu topraklarda yabancıdır. Jess özelikle annesinden baskı görmektedir. Büyük kızının evlilik hazırlıklarıyla uğraşırken küçük kızının top peşinde koşmasına sinirlenmektedir. Jess iyi bir üniversitede Hukuk eğitimi almalı ve Hintli bir erkekle evlenmelidir.


Baskılara rağmen antrenmana giden Jess burada Joe ( Jonathan Rhys Meyers ) ile tanışır. Joe genç yaşta futbolu bırakmak zorunda kalmıştır. Antrenörlük kariyerine bayan futbol takımını çalıştırarak devam etmektedir. Ayrıca Joe, Jules’ un erkek arkadaşıdır. İlk başta Jess’ e ön yargı ile bakan Joe sahada gösterdiği performansı görünce takıma katılması için Jess’ e teklifte bulunur. İkili arasındaki ilişki futbol sahası dışına da taşacaktır.

Jess bu teklifi değerlendirirken ablasının da evlilik hazırlıklarına isteksizce yardım etmektedir. Kararını verirken Jules ve Tony den büyük destek alan Jess tabuları yıkmak için cesaret toplamaktadır. Ön yargılardan ve ayrımcılıkla boğuşmak zorunda kalacak olan Jess, cevabı yeşil sahada verecektir.

Film cinsiyet ayrımcılığını ve anavatanları dışında yaşayan insanların sorunlarını eğlenceli bir dille yansıtıyor seyirciye. David Beckham, ismini filme verse de Jess’ in odasındaki posterleri ve uzaktan çekilmiş birkaç kare dışında film de gözükmüyor. Filmin bir diğer özelliği ise Keira Knightley. Birkaç sene sonra Karayip Korsanlarında yıldızı parlayacak aktristin bu film ile dikkatleri çekmeye başlamıştı. Keyifli birkaç saat geçireceğiniz filmi izlemenizi öneririm.

İyi seyirler…

8 Şubat 2011 Salı

Ali Ece Twitter'a Dönsün Kampanyası


Ali Ece'siz bir twitter bunlardan herhangi biri; Johan Cruijff'suz Hollanda / Maradona'sız Messi'siz Arjantin / George Best'siz Kuzey İrlanda / Bill Shankly'siz, Gerarrd'sız Liverpool / Tito'suz Yugoslavya / Knut Hamsun'suz Norveç / Kenny Dalglish'siz İskoçya / Moda'sız Kadıköy / Cantona'sız Manchester United / Clint Eastwood'suz Sergio Leone'siz Western / MAF'sız Gordon Milne / Philip K. Dick'siz Bilimkurgu / Joe Strummer'sız The Clash / Kemal Sunal'sız Türk Sineması gibi bir şey. Biri olmasaydı diğeri olurdu ama tam olmazdı. Tam olmuyor da.

Ali Ece çıktıktan sonra twitter bunlardan herhangi biri; Cantona uçan tekme atıp ceza yedikten sonraki zevksiz Manchester United ya da ağzı burnu dağılan Simmons / başrol kahramanı yeni sözleşmeyi reddedince devamı başka bir aktörle çekilen uyduruk devam filmi / Zeki Demirkubuz'un romantik komedi çekmesi / Lost'un dandik Finali (!) / Yaşar Duran'ın İngiltere'den yediği bir araba dolusu gol / Ömer Üründül, Erman Toroğlu ve hatta Reha Muhtar! / The Stone Roses'ın dağılması!

Abarttık mı, belki çok az. Twitter o olmadan da var, ama hep biraz eksik, hep daha suskun. Şu an twitter'a dönmesini istediğim tek bir insan var; o da Ali Ece. Muhabbetinden, sohbetinden bizi mahrum bırakmasın. Dönsün seksolog Erman'a, "Çok, çok" Ömer'e, Gargamel ve çetesine, onları sevenlere inat; kaliteli spor insanlarına küfredenlere inat. Döner mi dönmez mi, o küfreden aşağılıklarla yine uğraşmak ister mi bilemiyorum. Empati kuruyorum, belki ben de onun yapacağı şeyi yapardım orası kesin. Ama bize ve bizim gibi düşünenlere düşen, çürük elmaların yanında sepette parlak elmaların da olduğu hatırlatmak. Onu bildiğine de eminim, o zaman ona olan sevgimizi bir daha göstermek bu gönlü geniş insana. Kendisini çok iyi anlamakla beraber, dönerse de seviniriz.

Not: İsteyen herkes bu postu gerek twitter'da, gerekse kendi blogunda paylaşabilir. Yazı "klasikfutbol.blogspot.com"a aittir.