Geçtiğimiz pazar sabahı güzel bir yaz gününe uyandık. Televizyonu açtığımız da ise dışarıdaki güneşli havaya nispet yaparcasına kap kara bulutlarla karşılaştık. Şike soruşturulması kapsamında aralarında üç büyük kulübümüzden birinin başkanın da bulunduğu birçok kişinin tutuklandığı haberini gördük kanallarda. Artık dışarıdaki havanın da bir önemi kalmamıştı. Yine içimizde kasvet rüzgârları esmeye başlamıştı.
Türk futbolu uzun yıllar boyunca şike, teşvik, mafya ve benzeri birçok futbol ve spor kültürü dışı terimle kirletildi. O kadar güvensiz bir yapıya ulaştık ki artık hiçbir şampiyonluk lekesiz olmadı. Her maçın, her golün ve her kararın altında bir çapanoğlu arar olduk. Ama bu iddialar, suçlamalar laftan öteye gitmedi. Gün geldi hakem odaları basıldı, gün geldi karşı takımın kalecisi ayartıldı, gün geldi rakibin rakibine paralar yağdırıldı. Pazar gününe kadar bu konuyla ilgili kılını oynatan olmadı.
Ve bir Pazar sabahı tüm Türkiye’nin gözü önünde ülkenin önde gelen takımlarından birinin başkanı tutuklandı. Ortalık karıştı. Medya dünyası aradığı haberi bulmuştu. Özellikle spor kanalları kesintisiz yayınlar ile olayla ilgili gelişmeleri aktardırlar bizlere. Günümüzün fenomeni sosyal medya da durmadı tabiî ki. Taraftar forumları, facebook, twitter gibi mecralarda yorumlar, haberler ve dedikodular yayıldı.
Şöyle bir göz gezdirdim bütün bu mecralara. Şaşırmadığım tepkiler ve söylemlerle karşılaştım. Bir kısım, bu olayların böyle gelip böyle gittiğini ve şimdi mi aklınız başınıza geldi, zamanında falanca da böyle yapmıştı gibi söylemlerde bulunmaktaydı. Bir kısım ise düşene bir tekme vuralım, aman bu herifler bize az çektirmediler daha geçenlerde ligden düşeceksiniz diye dalga geçiyorlardı. Sıra bize geldi yüklen yüklenebildiğin kadar anlayışındaydılar.
Her iki düşünce şekli de sakat ve bencil düşünceler. Bu düşünce tarzı objektiflikten uzak körü körüne üstlerine giydikleri formalar üzerinden yapılan konuşmalar. Kimse kusura bakmasın ama bu olay futbol sahasının dışına çıkmıştır. Saha içinde yaşadığımız nefreti, çatışmayı veya alaylı dilli burada bırakmalı ve üzerimizdeki formayı çıkarıp kenara koymalıyız.
Neden mi? Olay adli bir olaydır birincisi. Ortada ispatlanmamış bir soruşturma vardır. Soruşturma delillerin toplanması, zanlıların tespitti, ifadelerin alınması yani suçun işlenip işlenmediğinin tespitti için gerekli araştırmanın yapılmasıdır. Deliller toplanıp adli makamlara iletildikten sonra yargı süreci başlayacaktır. Biz ise daha deliler toplanırken kararı verdik. Küme düşsün, şampiyonluk geri alınsın vesaire vesaire..
Peki yarın suç unsuruna rastlanmaz ise (Türkiye de bu aşamaya gelen olaylarda rastlanmaması pek olmuyor) o zaman ne olacak. “Suçu ispatlanana herkes suçsuzdur” bu sözü unutmayalım lütfen.
İkinci neden, unutmayalım ki dünya da değişmeyen tek şey değişimin kendidir. Böyle gelmiş böyle gider zihniyetti, onlarda yaptılar zamanında bahanesi ile bu ülkenin bir yere gitmediği açıktır. Bir insanı veya grubu suçlu ilan edip, yargısız infaz etmek ne kadar ahlak dışıysa, sırf kendi tarafımızda olduğu için kişi ve kuruluşları savunmakta o derece ahlaksızlıktır. Evet artık Türkiye eski Türkiye değil. En azından dokunulmaz denilen birçok kurum ve kişi artık dokunulmaz değil. Ortada suç işlendiğine dair şüpheler bulunmakta ise bu durumda suçlunun bulunması ve cezalandırılması olağandır. Bir suçu ört pas etmek için benzer olaylar örnek gösterilemez. Evet zamanında yapılmadı değil, ama spor da şiddet yasası bundan 3 ay önce meclisten geçti ve yasalaştı. Hukukçu değilim ama bildiğim kadarıyla yasalar geriye dönük işlememektedir.
Böyle geldi böyle gitsin zihniyeti ise ahlaksıza sebebiyetin uç noktası. Bu ülkede insanlar yan yanayı bırakın artık aynı stada giremez oldular. Hatta onu geçtik bu seneki örneğini de gördük aynı şehirde bile olamadılar. Kendinden olmayanı dışlama ve şiddet kullanma durumuna gelindi. Yeteri derece de olmayan ya da yanlış verilen cezalar oldu da bu ortama çanak tuttu.
Adalet var ise hepimiz için var olduğunu bilelim. Adalet sadece mağdur olan için değil suçlu içinde gereklidir...
Gelelim formamızı çıkardıktan sonraki duruma. Açıkçası birçok komplo teorisi var ortalıkta dolaşan. Benim açıkçası rahatsız eden ve aklımı kurcalayan noktalar siyasi. Son üç dört senedir ülkemizde yaşanan ve belli başlı değerlere yönelen saldırılarda sıra futbol kulüplerine mi geldi?
O zaman İstanbul’un üç güzide takımı taraftarları da aynı oranda endişelenmeli.(Ben endişeleniyorum.) Yarın bizim kulübün kapsının bir bahane ile çalınmayacağının garantisi yok maalesef. Olaylara birde bu açıdan bakmamız gerekmekte.
Yazının üst kısmıyla da ters düşmek istemem. Suç gerçekleştiyse tabii ki cezalar çekilmeli. Takım bazında düşündüklerimizi siyasi boyuta da taşımak zorundayız. Objektif yaklaşımımızı olabildiğince korumalıyız.
Türk futbolu çok hassas bir dönemden geçiyor. Bu gemi batarsa hep beraber batacaktır. Geminin yüzmesi için ise A dan Z ye hepimizin temizlenmesi gerekmektedir. Ve unutmayalım bir takımın küme düşmesi diğerlerinin değerini de düşürecektir. Üç büyüklerden birinin olmadığı ligin “Süper” olması beklenemez.
Umarım adalet en kısa zamanda tecelli eder ve tertemiz bir lige kavuşuruz…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder