Fırsat çıktı yine bizim gibi gidişattan memnun olmayan arkadaşlara. Ama bu memnuniyetsizlik sadece futbol veya sporla ilgili değil kanımca. Biz sporu araç olarak kullanıyoruz sadece. Benim düşüncem bir ülkede genel bir sorun varsa bu sanattan spora kadar bir çok alana da yayılıyor. Dün akşama dönecek olursak tarihimizdeki acı yenilgilerden birini aldık.
Açıkçası bu maçı baz almıyorum. Ama son beş yıldır Türk futbolunun geldiği son nokta bakımından önemli bir maç. Son beş yıl da 2008 Avrupa şampiyonasını saymazsak gerek Kulüp takımları gerekse Milli takım olarak düşen bir performansımız var. İki binli yılların başında art arda yakalanan başarılar hepimizin başını döndürmüştü. Türk Futbolu Endüstrileşme yolundaki ilk adımlarını atmış ve Türkiye 1. Futbol ligi, Süper lig olarak ad değiştirmişti. Önüne de çeşitli sponsorların isimleri verilmeye başlanmıştı.
Buraya kadar her şey güzel gözüküyor. Ama sorun galiba bundan sonrasında. Özellikle ülkemizin 80’lerde geçirdiği süreçler yüzünden toplumdaki bir çok değer değişti. Liberal sisteme geçiş yolunda ülkemiz bireyselleşmeye başladı. Bireysellik sadece kendini düşünmeyi ve kısa yoldan paçayı kurtarmayı getirdi. Sonuç olarak ülkemizdeki her alanda olduğu gibi yozlaşma sporada tesir etti. Artık sporcular, sporu kendilerini maddi olarak refaha kazandıracak bir araç olarak görüyorlar. Bu konuda kısmen haklı olsalar da sadece bu mantıkla spora bakılırsa sakat bir düşünce ortaya konulur. Sporu gelir kaynağı görmenin yanına spor yapmaktan zevk almak, hayat biçimi olarak kabul etmek ve topluma örnek olmak gibi özellikleri de koymalıyız. Yoksa paramı aldım arabamı altıma çektim artık kendimi zorlamama gerek yok diyerek 22 yaşından sonra salarsınız kendinizi.
Artık yapılan her başarının altında maddi beklenti aranması bizleri etkiliyor. En son Eylül ayında yapılan Dünya Basketbol Şampiyonasında Milli takım oyuncuların şakayla karışık Maddi Manevi destek istiyoruz sözlerini unutmadık. Yani zaten bu ülkede bu şekilde gelen bir başarıya ödül tabii ki verilecektir. Bunu dillendirip ben bu ülke için şunları yaptım demenin hiç manası yok. İşte futbol takımının buralara gelmesini sağlayan etkenlerden biride bu anlayıştı. Şimdi basketbolun başında aynı bela var. Merak ediyorum seneye düzenlenecek olan Avrupa Basketbol Şampiyonasında ne gibi sonuçlar alınacak.
Genç takımlarda müthiş performans gösteren sporcular bir üst seviyeye çıktıklarında bu performanslarını bir kaç sene sürdürüp sönüyorlar. Takım kadroları devamlı sirkülasyon içinde. Eskiden gözümüz kapalı aynı takımı üç beş değişiklikle her sene sayarken artık aylık olarak değişiyor. Bu istikrarsızlık Milli takımda oynayan oyuncuların kendi takımlarında oynayamaz halle gelmelerine kadar vardı. Yaşanan sakatlıkların sıklaşması da başka bir soru işareti. Ama özelikle uluslararası müsabakalarda Maddi Manevi destek isteyenelerden bizler de dünkü gibi yenilgiler sonrası Maddi Manevi ceza istesek nasıl olur? Eğer herşeyi bu boyuta görülecekse bizlerde kendilerinin karıştığı rezilikler yüzünden Maddi Manevi tazminat isteyebiliriz.
Özellikle Milli takım forması kutsaldır. Bu formayı giymek isteyen bir sürü insan bulunuyor bu ülkede. Kimse kendini tek sanmasın. Birde maç sonunda gelen yenilgiden sonra çıkıpta ben bırakıyorum artık Milli takımı, yoruldum, yaşlandım diyerek duygu sömürüsü yapanlara da ihtiyacımız yok. Bir şeyi bırakacaksanız zirvede bırakmak önemlidir. Gemiyi batarken ilk terk eden kimdir malum…
Ayrıca Sinespor bölümünde tanıtığım Blue Chips filminide bu konu bağlamında izleyebilirsiniz. Sanırsam bu sorun tüm Dünya da az çok yaşanıyor…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder