Ülke olarak günlerdir Mesut Özil üstünde bir sürü polemik yapıyoruz. Bir çok insan şoven söylemlerle Mesut’u kınıyor.. DNA’sından başka bir bağı kalmamış bir 3. kuşak gurbetçinin bizi kurtarmak varken başka birilerini kurtarmasını hazmedemiyoruz.
Ben bunu hazıra konmak diye algılıyorum açıkçası. Son yıllarda spor müsabakalarında geride kalmamıza kolay yoldan çözümler arıyoruz. Bunlardan biri başka ülke vatandaşı sporcuları devşirmek ve ülkemiz adına yarıştırmak. Örnek vermek gerekirse Elvan Abeylegesse. Kesinlikle yabancı düşmanlığı ya da şovenizim için söylemiyorum. Milli takımda böyle sporcuları görmek tam tersine hoşuma gidiyor. Afrika kökenli birini Türk Bayrağını dalgalandırması gurur veriyor bana. Fakat Türk sporunu kurtarmak adına sistematik bir şekilde bu uygulamaya gidilmesi ters geliyor.
İkinci örnekte ise Mesut olayında olduğu gibi yıllar önce yabancı ülkelere çalışmak için giden gurbetçilerin çocuklarına yöneliyoruz. Bu yöntemi genelde futbolumuzda görüyoruz. Özellikle Almanya da yaşayan Türk gençlerini kulüp takımları başta olmak üzere Milli takımda oynatmaya çalışıyoruz. Bu girişime yine ayrımcılık yapıp, onlar oranın vatandaşı burada ne işleri var tarzında cümleler kullanmak haddime düşmez. Belli ölçülerde bu kaynakta kullanılır kanımca. Ama kendi alt yapı eksikliklerimizi kapatmak için sistematik olarak bu yönteme başvuruyorsak sonuna kadar karşısında olduğumu belirtiyorum. Yetmiş milyonu aşkın nüfusun içinde maça çıkacak 18 kişi bulamıyorsak düşünmemiz gerekmez mi?
Mesut’ta gelince, doğduğu, büyüdüğü, eğitimini aldığı ve futbolcu yeteneklerini kazandığı yada geliştirdiği Alman topraklarına borcu yok mu hiç? Şu anda yüzlerce Mesut ülkemizin alt yapılarında kötü şartlar altında yok olup gidiyor. Ona en iyi şartları sağlayan ülkeyi, üstüne üstlük sana ihtiyacımız var denirken bırakıp sadece kan bağından dolayı başka bir ülkeyi seçmesi çok mu asilce bir davranış olur. Mesut vicdan olarak doğruyu yapmıştır. Bu seçim bir tek kendini değil tüm gurbetçilere de yardım edecektir.
Düşünün ki Türkiye olarak bir X ülkesi asılı vatandaşımız var. Onun eğitimi, güvenliği ve refahını en iyi derece de sağlıyoruz. Bu şartları elinde bulundurduğundan bir konuda kendini yetiştiriyor ve dünya çapında biri oluyor. Tam bu kişiye ülke olarak faydalanmaya çalışırken X ülkesine gidip oranın yararına çalışıyor. Acaba siz olsanız bundan sonra bu X ülkesi asıllı vatandaşlara hangi gözle bakardınız. Bence çok büyük olaylar olurdu memlekette. İşte Almanların da hissiyatı bu olacaktır. Fakat Mesut’un yaptığı bu iyiliği anlamayanlar Almanya – Türkiye maçında onu ve Alman Milli takımını yuhalayarak göze batmayı başardılar. Artık Almanlar gurbetçilerimize hangi gözle bakıyorlardır Allah bilir.
Konuya dönersek, başlıktaki Atasözünü bir daha hatırlamamız gerekir kanımca. Biz dış kaynaklı sporcu arayışlarımızla değirmene su taşıyoruz. Türk sporunu geliştirecek olan kendi kaynaklarıdır. Dış kaynaklar sadece rötuş olarak kullanılmalıdır. Türkiye de amatör ve profesyonel toplamda 260 bin faal futbolcu bulunduğu söylenmiş Türkiye Futbol Federasyonu tarafından. Almanya da bu rakam 6 Milyon civarlarında olduğunu Alman Futbol Federasyonu resmi sitesinde belirtilmiş. Ülkelerin nüfusları göz önüne alırsak Almanya’nın 82 milyon, Türkiye’nin 72 milyon olduğu görülüyor. Buna göre Türkiye de 276 kişiden 1 kişi futbolcu olurken Almanya da bu rakam 13 kişide 1 olarak gözüküyor. İşte bu rakamlar spor konusunda ülkemizin vahim durumunu gösteriyor. Önceki yazılarımdan birinde “ Türkiye’nin Sporu ” dile getirdiğim gibi ülkemizin şartları maalesef sporcu yetiştirmeye elverişli değil. Spor kültürümüzde pek iyi seviyede olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Tüm gerçekleri sayılarda bulabiliriz kanımca. Ülke olarak ne kadar zayıf kaldığımız ortada. Başkalarının kaynağından taşıyacağımız birkaç kova suyla bu değirmeni döndüremeyiz. Bu yöntemle gelecek başarılarla devamlılık sağlayamamayız. Sadece sporda değil her alanda başarı istiyorsak önce eğitim sistemimizi değiştirmemiz gerekir. Çünkü bu sistemle ne futbolcu nede bilim adamı yetişir…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder